20 Eylül 2015 Pazar

Buhranlarımız ve Son Eserleri-Sait Halim Paşa

163
Müslüman milletler, mütemadiyen değişmekte bulunan zamanın zaruretlerini dikkate almamış, bu değişmeyle meydana çıkan yeni ihtiyaçların, ancak dinlerini daha yüksek ve daha verimli bir tarzda tefsir ve tatbik etmeleriyle karşılanabileceğini anlayamamışlar, bu yüzden de gerileyip çökmüşlerdir. 
İslam'dan önceki hayatlarının tesir ve nüfuzu ile İslam dininin icra ettiği tesir ve nüfuz arasında bozulmaz bir denge kurulmuş ve bu durum ilerlemelerine engel olmuştur. Müslüman milletlerin, yükseliş ve saadet yolunda tekamüllerine devam edebilmeleri için, İslam'ın nüfuzunu artırarak, bu dengeyi dinin lehine bozmaları icap eder. 
194
Bununlar birlikte devlet başkanının kendisi de "Şeriata uygun hareket etmek mecburiyetindedir. Şeriat: Kainatı kucaklayan yüce hakikatin, insanlığa ait olan kısmıdır. Ebedi saadetimizi temin etmek için Cenab-ı Hak tarafından muhterem Peygamber'i vasıtasıyla bizlere bildirilmiştir. Milli hakimiyet iradesine, tezahürlerinde ilham veren, onu sevk ve idare eden bu ilahi hakikattir. 
...
Ferdin haklarına mutlak hürmet ve siyasi hakimiyete mutlak surette itaat... Bunlar İslam'ın cemiyet esaslarından doğan siyaset esaslarıdır. 
(Zorunlu açıklama: Said Halim paşa her ne kadar bunları söylüyorsa da tarihte bu şekilde çalışan herhangi bir İslami idare acaba gösterilebilir mi? Hangi hükümdar Şeriat'a uymadığını itiraf ederek görevden çekilmiştir? Söylem ile eylem arasında bir uçurum olduğunu itiraf etmek zorundayız.)





9 Eylül 2015 Çarşamba

Kitap Notları Doğu ve Batı Arasında İslam, Aliya İzzetbegoviç


169
Binaenaleyh din, ahlak ve sanatın hülasasının hülasası aynıdır:saf insaniyet.
171
Gayri samimi bir sanatkar ölü doğan bir sanat eseri meydana getirir. Bu namaz gibidir. Heyecan veya huşu içinde kılınmayan namaz her dünyada ve her bilinçte manasızlıktır. Dinde riyakarlık veya biçimcilik ne ise, sanatta da akademicilik odur.
171
Burada her şeyden evvel belirtelim ki tamamen anlaşılan eserler asla yoktur. Zira sanat eseri her şeyden önce bir iç mesele, bir sır, bir inanç meselesidir ve böyle olmakla başka insanlarca ancak kısmen ve şartlı olarak anlaşılır.
175
Din ilmi olamaz. Hakiki dini ve ahlaki meseleleri uygun bir şekilde dram, tiyarto, roman ifade edebilir. İncill'le Kur'an teoloji kitapları değillerdir. Bu husus din ile sanat arasında bir başka temas ve hatta bağımlılık noktasıdır. Hristiyanlık hakiki manada teoloji olarak değil, olsa olsa İsa hakkında tarih olarak varolabilir. İsa ile İncil bir yanda, Paul ile Kilise öbür yandadır.
...
Dini gerçek yoksa, sanat gerçeği de yoktur






19 Eylül 2012 Çarşamba

Hakî Yalnızlıklar

Durup dinlenmeden geçiyor ölüm, aramızdan en zayıfları alarak
En sessizleri, en kalbi kırıkları alarak geçip gidiyor
Geçip gidiyor soğuk morg köşelerinden, mayınlı arazilerden
Ağır bir sabah başlıyor, koyu kurşuni ve koyu haki yalnızlıklar
Damarımız ne kadar sertleşecek, ne kadar sinirlerimiz seğriyecek,
Ne kadar demeç dinleyeceğiz daha, ne kadar ağalar ve beyler konuşacak
Dağlar delik deşik, ovalar yanık, katran dökülmüş çimenlerin üstüne
Yapış yapış kan akıyor yarık topraklara, pıhtı pıhtı acı damlıyor
Acı damlıyor dört bir yana, genzimiz yanarken sabah oluyor
Bir ağrı buluyor bizi, bir acı ve çığlık, haki bir cemse yanaşırken
Yarın hepimiz daha buruk uyanacağız, soğuk bir metal sessizliğinde
Rahmet terketmeye hazırlanırken toprağımızı, silahlar konuşacak

8 Eylül 2011 Perşembe

Geçmiş Olsun

Ey kardeşim, ey bacım, ey anne, ey baba
Ey benim neyim, ey halkım, dostum, dert ortağım
Geçmiş olsun hepimize, geçmiş olsun
Geçmiş olsun aldanışlarımıza, umutlarımıza,
Soğuk su için, affedin, boşverin

Üstümüzde karabasan, karabasanın herşeyi
Kuru bir yaz, ayaz bir gece, tüketen bir aymazlık
Namazsızlık, vakitsizlik, abdestsizlik burada
Ağrıdan duramıyoruz, sancılar bırakmıyor
Peşimizi bırakmıyor cenabet dipçikleri

Bir gürültü var kulakları sağır eden, gözleri kör
Bir hırıltı var canımızda bizi dünyada var eden
Duamızın üstünden geçen baharlar, yazlar var
Ağır ağır geçen bir acı var, iyileşmeyen
Soğuk bir ölü var üstümüzde, defnedilmeyen

Saat hâlâ dokuzu geçmiyor buralarda
Akşamleyin, sabahleyin, öğle üzeri dokuz
Dokuzu gösteriyor lanet saat dokuzu
Ne sekize iniyor, ne dokuzun altına
Geceleyin, tan vakti, ikindileyin dokuz

Kırkbir kere söylesem, adım deliye çıkar
Bu mahzenden çıkışı bulabilen söylesin
Geçmiş olsun bana bacım, gözüm kör oldu
Nereye çarpsam; soğuk taş, beton duvar
Hepimize geçmiş olsun; bu, ağır bir hastalık

06.12.2008 Ankara